Yapılan bilimsel araştırmalar insanların yer ve mekanlarla temel bağlarının olduğunu gösteriyor. İnsanlar yaşam süreçlerinde yaşlanırken fiziksel yerlerin kalıcı olması; evlerin ve mahallelerin yaşamlarımızdaki anlamı önemini gösteriyor.
Evler, diğer maddesel şeylerin yanı sıra güvenlik, kontrol, aidiyet, kimlik ve mahremiyet sağlayan ama hepsinden önemlisi, bize her sabah ayrıldığımız ve her akşam geri döndüğümüz sıcak samimi bir merkez olabilme özelliği taşımaktadır.
Toplumlar geliştikçe bağımsızlık, özerklik ve kontrol duyguları da gelişiyor. Böylece her kes kendisi için bir alana ve dünyaya bakmak için merkezi bir yere sahip olmak istiyor.
Evler ve mekanlar geçmişimizle ilgili bağları ve anılarımızı canlı tutmamıza yardımcı olan "hafıza makineleri" haline gelmekle birlikte, aynı zamanda geleceklerimize şekil veren duygu ve düşüncelerin üretildiği kaynaklar haline geliyor.
Örneğin, birçok çocuk için, bir ev ve yer duygusu yaşadıkları odaları tarafından şekillendirilir ve taşındıktan on yıllar sonra çok güçlü anılar ve duygular ortaya çıkarabilirler.
O halde ev alırken veya kiralarken sadece bir fiziksel bir mekana yatırım yapmıyoruz. Geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine yatırım yaptığımızı unutmayalım.